Kepir Gölü Bu günlerde “ Harikalar Diyarı ” denen yer Eskilerde “Kepir Gölü “olarak anılırmış. 20010 yılı yaz aylarında Eryaman Camii bahçesinde geniş bir alana gölge oluşturan asmanın altında oturuyoruz. Bu kavurucu sıcakta, asmanın gölgeside hoş Gölge altında ezan satini bekleyen cemmat güzel bir sohbete dalıyor. Kobu bölgedeki kimi yerlerin geçmişleri. Eryaman köyünün eski ailelerinden ve camii avlusunda buluna şadırvanı yaptıran hanım efendinin oğlu Hayri Urhal anlatıyor:
Şimdi Harikalar diyarı denen yer kepir bir yerdi. Kışın yağan karla göl olur. Yaz aylarında çekilen sular dan sonra toprağı park park yarılan çok az suyu kalan bir yer haline gelirdi. O nedenle buraya Kepir Gölü denirdi.. Kimse bir şey ekemedi. Çünkü verimsiz bir arazi idi. Zamanında tam ortada köy varmış. Eskiler derki köy sular altında kalmış. Halk burayı terk etmiş. Yükselen sular içinde kalan köyden tek eser olarak köyün minaresi görülürmüş. Bir gün Aşık Kerem’in yolu bu bölgeye düşer. Ve Aşık Kerem , Kepir Gölü’nde yüzen eski köy mezarlığından kalma kuru kafalara şahit olur. Bu durum, Aşık kerem’e ilham kaynağı olur. Kerem alır sazı eline, kendisini dinleyenlere Kepir Gölü’nde yüzen kafalar için şunları der: “KAFA Kafa; sende bu dünyada var mı idin Haram, helali yer mi idin Bir hükümdar mı idin Yoksa Kumarbaz ve günahkar mı idin “
Biz bu anlatılanlara kulak verdik.. Sonra yazalım diye düşündük. 30 Eylül 2010, Perşembe günü öyle namazı sonrası camii çıkışında Hayri Urhal amcaya tekrra sorduk.. “ Köy odalarında anlatılırdı. Aşık Kerem’in şiri bayağı uzundu. Kitabıda vardı kaybettik.Kpir Gölü ve gölde yüzen kafalarla ilgili bu şiir o kitap da yazıyordu. Aransa belki yine kitap bulunur. Şiirden aklımda kalanlar bunlar” diyor.. NECATİ ÇAVDAR
Bir Hak dostu, Hak evinde iken bi şeyler işitir. Kulak kabarttığında sohbet ehli neler söylediler, neler… Ummadığı anda ummadığı bilgiye ulaşınca… Önce çok çok şaşırır Gör Mevla’nın işini Kimlere nereleri mekân eyler Hali unutur, kimi Kimi de asırlar öncesini söyler Saklar alemden de ehline sırları ayan eyler.. Ve hadiseyi nakledip, açıkça beyan eyler.. Divane; sorar, araştırır, toparlar.. Kerem’i rahmetle anıp, Unutulmasın, kayda girsin diye Vaziyeti şöyle kelam eyler:
Bu gün Engürü denen yerde Harikalar Diyarı diye namlanan bir seyrangah vardır.
Angara – Ayaş yolu üzerinde Emiryaman mıntıkası ile Zir vadisi arasında bulunan bu yer eskiden KEPİR GÖLÜ diye bilinirmiş. Zira… Baharın karların erimesiyle, Belören Dağı ve Suzuz tepelerinden çağlayıp gelen çukur alana dolarak bu gün “Angara çayı” yakın zamandakilerin “Engürü Çayı” dedikleri aslında Gümüş Dere’ye kavuşamayan sular; göl oluşturuyormuş. Kar ve yağmur sularının çevreden getirdiği çamurlar da bataklık haline gelip yaz kurağında suları buhar olup uçarken dibe çöken mil toprak çatır çatır çatlıyormuş. O yüzden buraya ahali, KEPİR GÖLÜ der olmuşlar..
İsfahan beyinin oğlu, bir keşişin kızına aşık olur. Aşkından yanan gence KEREM.. Kız da ASLI derler.. Kızın babası Keşiş, kızını Müslüman bey oğlu Kerem’e vermeye niyetli değildir. Kızını Kerem’den sürekli kaçırır.. Uzun hikayedir. İran… Azerbaycan… Anadolu içlerinde süren kovalamaca Halep’de son bulur.. Aşklarından yansalar da yine de yer yüzü mekânında Kerem ile Aslı kavuşamazlar. Fakat… Hikâyeleri dilden dile ilden ile ulaşır gider.
… Bu kovalamaca da derler ki Keşiş; Aslı’yı Engürü’ye götürdü. O sırada Erzurum üzerinden Erzincan’a revan olan Kerem, Engürü yolunu tutar. Ancak Engürü’ye vardıklarında orada da bulamazlar. Kerem’in dertli dertli çalıp, ah edeip inlemesine yürekleri dayanamayanlar “onlar çoktan Ayaş belini aşıp Ayaş’a ulaştı..” diye haber verirler..
Kerem, Ayaş’a Aslı’sına varmak üzere Engürü’den “Destur”, alır. Engürü’den kalkan KEREM, bir konak sonrası Emiryaman menziline ulaşır. Zir Vadisi ve Mürted ovasına varmadan KEPİR GÖLÜ, önüne çıkar. Yol ve can arkadaşı Sofi (sufi) ile orada dinlemek için konaklarlar. O sıra da henüz bahar olmalı ki göl sularla lebalep doludur. Tatlı bir rüzgâr esintisiyle dalgalanan sular, bir kuru kafayı sal gibi bir oraya bir buraya taşırlar. Bu hadise, KEREM’i teacübe salar. Ve Aslı derdinden çoktan HAK aşıklığını hak eden Kerem, sazı ele alır. Yol boyu nice zorluk ve acayip olaylara şahit olan Sofi, şaşkın vaziyette hali izlerken bakalım KERM, kuru kafa ile neler konuşur?...
Aldı Kerem:
Bir sualim vardır haber ver bana Sen de bu dünyada var mıydın kafa Hayvan mıydın insan mıydın ne idin Türlü meyvalardan yer miydin kafa
Ayrılmış çenesi dökülmüş dişi yolunmuş kirpiği süzülmüş kaşı Her daim böyledir Feleğin işi Beş vakit namazı kıldın mı kafa
Bakmaz mısın alnındaki yazıya Toprak dolmuş kulağına gözüne Hiç uydun mu kör şeytanın işine Helal diye haram yedin mi kafa
Aldı Kafa Dinle imdi gelen geçen halimi Bir zaman dünyada ben de var idim Bir şah idim ben de kendi başıma Bunca gariplere yadigâr idim
Aldı Kerem Kafa şu dünyada sen de mert miydin Dünya malı için bir aç kurt muydun On beş yaşlarında bir yiğit miydin Yoksa ak sakallı pir miydin kafa
Aldı Kafa Bilmez idim ben malımın hesabın Düşünmezdim hiç ahiret hesabın Akibet nuş ettim ecel şarabın Öldüğümde gayet ihtiyar idim
Aldı Kerem Kafa şu dünyada iyi has mıydın Dünya malı için kara pas mıydın Yedirmez içirmez bir nekes miydin Sofrası meydanda er miydin kafa
Aldı Kafa Daim güvenirdim ben de şanıma Ecel ahir kasdeyledi canıma Bunca konuk el sunardı soframa İşte ben böyle bir namidar idim
Aldı Kerem Dertli Kerem ahu zarın arttırsın Cümle müşkül işlerini bitirsin Ne zamandan beri burda yatarsın Bu dünyada ölmem der miydin kafa
Aldı Kafa Ben kurukafayım burda oturdum Senin müşkül işlerini bitirdim Yüz on yıldır ben burada yatırdım Ben de sencileyin aşikar idim
Hayata Elektronik teknisyeni olarak başladı.
Bir ara;
Memurluk..
Esnaflık..
İşçilik...Gazetecilik..
Danışmanlık yaptı...
Her kim ne hal üzere gördü ise öyle bilinir.
Kepir Gölü
YanıtlaSilBu günlerde “ Harikalar Diyarı ” denen yer
Eskilerde “Kepir Gölü “olarak anılırmış.
20010 yılı yaz aylarında Eryaman Camii bahçesinde geniş bir alana gölge oluşturan asmanın altında oturuyoruz.
Bu kavurucu sıcakta, asmanın gölgeside hoş
Gölge altında ezan satini bekleyen cemmat güzel bir sohbete dalıyor.
Kobu bölgedeki kimi yerlerin geçmişleri.
Eryaman köyünün eski ailelerinden ve camii avlusunda buluna şadırvanı yaptıran hanım efendinin oğlu Hayri Urhal anlatıyor:
Şimdi Harikalar diyarı denen yer kepir bir yerdi.
Kışın yağan karla göl olur. Yaz aylarında çekilen sular dan sonra toprağı park park yarılan çok az suyu kalan bir yer haline gelirdi.
O nedenle buraya Kepir Gölü denirdi..
Kimse bir şey ekemedi.
Çünkü verimsiz bir arazi idi.
Zamanında tam ortada köy varmış.
Eskiler derki köy sular altında kalmış. Halk burayı terk etmiş.
Yükselen sular içinde kalan köyden tek eser olarak köyün minaresi görülürmüş.
Bir gün Aşık Kerem’in yolu bu bölgeye düşer.
Ve Aşık Kerem , Kepir Gölü’nde yüzen eski köy mezarlığından kalma kuru kafalara şahit olur.
Bu durum, Aşık kerem’e ilham kaynağı olur.
Kerem alır sazı eline, kendisini dinleyenlere Kepir Gölü’nde yüzen kafalar için şunları der:
“KAFA
Kafa; sende bu dünyada var mı idin
Haram, helali yer mi idin
Bir hükümdar mı idin
Yoksa Kumarbaz ve günahkar mı idin “
Biz bu anlatılanlara kulak verdik..
Sonra yazalım diye düşündük.
30 Eylül 2010, Perşembe günü öyle namazı sonrası camii çıkışında Hayri Urhal amcaya tekrra sorduk..
“ Köy odalarında anlatılırdı. Aşık Kerem’in şiri bayağı uzundu. Kitabıda vardı kaybettik.Kpir Gölü ve gölde yüzen kafalarla ilgili bu şiir o kitap da yazıyordu. Aransa belki yine kitap bulunur. Şiirden aklımda kalanlar bunlar” diyor..
NECATİ ÇAVDAR
Kuru Kafa ve KEPİR GÖLÜ
YanıtlaSilBir Hak dostu,
Hak evinde iken bi şeyler işitir.
Kulak kabarttığında sohbet ehli neler söylediler, neler…
Ummadığı anda ummadığı bilgiye ulaşınca…
Önce çok çok şaşırır
Gör Mevla’nın işini
Kimlere nereleri mekân eyler
Hali unutur, kimi
Kimi de asırlar öncesini söyler
Saklar alemden de ehline sırları ayan eyler..
Ve hadiseyi nakledip, açıkça beyan eyler..
Divane; sorar, araştırır, toparlar..
Kerem’i rahmetle anıp,
Unutulmasın, kayda girsin diye
Vaziyeti şöyle kelam eyler:
Bu gün Engürü denen yerde Harikalar Diyarı diye namlanan bir seyrangah vardır.
Angara – Ayaş yolu üzerinde Emiryaman mıntıkası ile Zir vadisi arasında bulunan bu yer eskiden KEPİR GÖLÜ diye bilinirmiş.
Zira…
Baharın karların erimesiyle, Belören Dağı ve Suzuz tepelerinden çağlayıp gelen çukur alana dolarak bu gün “Angara çayı” yakın zamandakilerin “Engürü Çayı” dedikleri aslında Gümüş Dere’ye kavuşamayan sular; göl oluşturuyormuş. Kar ve yağmur sularının çevreden getirdiği çamurlar da bataklık haline gelip yaz kurağında suları buhar olup uçarken dibe çöken mil toprak çatır çatır çatlıyormuş.
O yüzden buraya ahali, KEPİR GÖLÜ der olmuşlar..
İsfahan beyinin oğlu, bir keşişin kızına aşık olur.
Aşkından yanan gence KEREM..
Kız da ASLI derler..
Kızın babası Keşiş, kızını Müslüman bey oğlu Kerem’e vermeye niyetli değildir.
Kızını Kerem’den sürekli kaçırır..
Uzun hikayedir.
İran… Azerbaycan… Anadolu içlerinde süren kovalamaca Halep’de son bulur..
Aşklarından yansalar da yine de yer yüzü mekânında Kerem ile Aslı kavuşamazlar.
Fakat… Hikâyeleri dilden dile ilden ile ulaşır gider.
…
Bu kovalamaca da derler ki Keşiş; Aslı’yı Engürü’ye götürdü.
O sırada Erzurum üzerinden Erzincan’a revan olan Kerem, Engürü yolunu tutar.
Ancak
Engürü’ye vardıklarında orada da bulamazlar.
Kerem’in dertli dertli çalıp, ah edeip inlemesine yürekleri dayanamayanlar “onlar çoktan Ayaş belini aşıp Ayaş’a ulaştı..” diye haber verirler..
Kerem, Ayaş’a Aslı’sına varmak üzere Engürü’den “Destur”, alır.
Engürü’den kalkan KEREM, bir konak sonrası Emiryaman menziline ulaşır.
Zir Vadisi ve Mürted ovasına varmadan KEPİR GÖLÜ, önüne çıkar.
Yol ve can arkadaşı Sofi (sufi) ile orada dinlemek için konaklarlar.
O sıra da henüz bahar olmalı ki göl sularla lebalep doludur.
Tatlı bir rüzgâr esintisiyle dalgalanan sular, bir kuru kafayı sal gibi bir oraya bir buraya taşırlar.
Bu hadise, KEREM’i teacübe salar.
Ve Aslı derdinden çoktan HAK aşıklığını hak eden Kerem, sazı ele alır.
Yol boyu nice zorluk ve acayip olaylara şahit olan Sofi, şaşkın vaziyette hali izlerken bakalım KERM, kuru kafa ile neler konuşur?...
Aldı Kerem:
Bir sualim vardır haber ver bana
Sen de bu dünyada var mıydın kafa
Hayvan mıydın insan mıydın ne idin
Türlü meyvalardan yer miydin kafa
Ayrılmış çenesi dökülmüş dişi
yolunmuş kirpiği süzülmüş kaşı
Her daim böyledir Feleğin işi
Beş vakit namazı kıldın mı kafa
Bakmaz mısın alnındaki yazıya
Toprak dolmuş kulağına gözüne
Hiç uydun mu kör şeytanın işine
Helal diye haram yedin mi kafa
Aldı Kafa
Dinle imdi gelen geçen halimi
Bir zaman dünyada ben de var idim
Bir şah idim ben de kendi başıma
Bunca gariplere yadigâr idim
Aldı Kerem
Kafa şu dünyada sen de mert miydin
Dünya malı için bir aç kurt muydun
On beş yaşlarında bir yiğit miydin
Yoksa ak sakallı pir miydin kafa
Aldı Kafa
Bilmez idim ben malımın hesabın
Düşünmezdim hiç ahiret hesabın
Akibet nuş ettim ecel şarabın
Öldüğümde gayet ihtiyar idim
Aldı Kerem
Kafa şu dünyada iyi has mıydın
Dünya malı için kara pas mıydın
Yedirmez içirmez bir nekes miydin
Sofrası meydanda er miydin kafa
Aldı Kafa
Daim güvenirdim ben de şanıma
Ecel ahir kasdeyledi canıma
Bunca konuk el sunardı soframa
İşte ben böyle bir namidar idim
Aldı Kerem
Dertli Kerem ahu zarın arttırsın
Cümle müşkül işlerini bitirsin
Ne zamandan beri burda yatarsın
Bu dünyada ölmem der miydin kafa
Aldı Kafa
Ben kurukafayım burda oturdum
Senin müşkül işlerini bitirdim
Yüz on yıldır ben burada yatırdım
Ben de sencileyin aşikar idim