Bu gün Emiryaman Köyündeoturan NecatiÇavdar'ın yolu Elvan Köyüne uğradı...
19 Nisan 2010
Bir kaç gün önce internette gezerken aşağıdaki yazıyı okumuştum.
Yolumuz düştü gittik...
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/26/1040/12557.pdf
Ankara, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü
Tezi kabul eden ; Prof. Dr. Olivier Lacombe.
ELVAN KÖYÜNDE SOSYAL BİR ARAŞTIRMA
Dr. MEDİHA BERKES
Sosyoloji İlmî Yardımcısı Araştırmanın konusu olan köy Ankara'nın 22 Km. cenup batısında,
Etimesgut nahiyesine bağlı. 218 nüfuslu E., köyüdür. Bu köyü seçişimde
bazı âmiller vardır: şehre yakın olduğu için gidip gelmenin kolaylığı,
nufusu az olduğundan dolayı rakkamlarâ dayanan bir incelemeye elverişli
oluşu, köylü tarafından itimada değer bir öğretmenin misafiri olarak
köye girmek imkânını buluşum gibi. Bu sonuncusu köyde çalışmamı
bilhassa kolaylaştırmıştır.
Bu araştırmanın itimada değer olup olmadığını belirtmek için her
şeyden evvel kullandığım metodu izah etmek lüzumunu duyuyorum. Bir
köyü nasıl incelemeli? Acaba köye gitmeden de bunu yapmak kabil
olur mu? Sosyoloji üzerinde çalışanlar meselâ etnografların, folklorcuların
hazırladıkları malzemeler üzerinde de incelemeler yapabilirler.
Fakat bizde bu sahada bilim metoduyla toplanmış henüz kâfi derece
malzeme bulunmadığından bugün sosyoloji üzerinde çalışanların yanlış
hükümlere varmamak için kendi malzemelerini' yine kendilerinin toplamaları
icap ediyor.
Bir köyü tetkik etmek istiyen bir kimse incelemak istediği meseleleri
bir liste halinde yazarak köye gitse ve birkaç kişiye bu sualleri
sorup cevaplarını yazsa, hattâ işini kolaylaştırmak için bir yardımcıyı
da beraber götürse acaba doğru bir neticeye varabilir mi? Yaptığımız
tecrübeler bize açıkça göstermiştir ki tanımadıkları birkaç kişinin köye
gelişi köyün hayatının normal akışını değiştirir ve araştırıcıların büsbütün
başka intibalar almalarına sebep olur. Bundan başka, değil yalnız
köylerimiz gibi oldukça kapalı ve dışarısı ile teması az cemiyetlerde,
şehirde bile hiç kimse tanımadığı bir ihsanın kendi yaşayış tarzı
hakkında sorduğu suallere cevap vermek istemez, yerse bile bu cevap
her zaman doğru olmayabilir.
Şurasını da hatırlamak lâzım gelir ki, bir insanın içinde yaşadığı
cemiyetin şuuruna varması belki dışardan gelen bir kimsenin o cemiyeti
tetkik etmesinden daha zordur. Onun gayet tabii zannederek farkına
varmadığı olaylar dışardan bakan bir kimsenin dikkatini çekebilir.
Bilim keyfe göre gelişi güzel hükümlere değil rakkamlarâ dayanır,
onun için iyi niyet sahibi bir köylünün dahi, bu meseleleri inceden inceye araştırmadığı için, doğru ve tam bir bilgi vermesi imkânsızdır. Bu şartlar altında doğru sonuçlara varmak isteyen bir araştırıcının yapacağı en doğru hareket malzemesini ikinci elden değil, bizzat kendisinin toplamasıdır.
E., köyüne ilk defa 1940 senesi kışında gittim. Araştırmamı güçleştirecek
bir takım engellerin çıkmaması için misafir sıfatiyle köye
takdim edildim. Bir müddet için bütün dikkatimle köyün halkını tanımaya,
köy hayatının akışını kavramaya çalıştım. Onların zihniyetini,
itikatlarını, âdetlerini sempati ile anlamaya ve onlarla hemhal olmaya
çalıştım. Aksi takdirde bu cemiyetin derinliğine nüfuz edemeyerek yalnız
dışında kalacağıma, hayatın özünü, sosyal olayların sebeplerini ve
iç yüzünü kavrayamayacağıma inanmıştım. Bunu yaparken puanım ve
programım yoktu demek istemiyorum. Tersine olarak, evvelce tespit
edilmiş .bir plâna göre hareket ediyor, lâzım gelen istatistikleri dikkatle
toplamaya çalışıyordum. Fakat bunu açıktan açığa yapmıyor, suallerimi
doğrudan doğruya sorup cevapları açıkça yazmıyordum. Köy
tetkiklerindeki daha sonraki tecrübelerim bana bu hususta yanılmadığımı
gösterdi.
Şurasını da ilâve etmek isterim" ki, bu cemiyeti dikkatle gözlemekle
evvelce haberdar olup plânıma koymadığım bazı olayların ve
problemlerin farkına vardım, ve evvelce edinmiş plduğum yanlış bazı
peşin hükümlerden kurtuldum. Şu sonuca vardım ki, başka cemiyetler,
için yapılmış olan tetkik metodu esas hatlarıyla doğru olmakla
beraber her cemiyete bütün teferruatiyle tatbik edilemez. Metodun
ve tetkik plânlarının sadece nazari olarak yapılması değil ahval
ve şartlara göre değiştirilmesi, ıslah edilmesi ve mükemmelleştirilmesi
gerekir. Bu, şüphesiz ki benim araştırmamda henüz tahakkuk etmiş
değildir. Bu yoldaki araştırmalar ilerledikçe bu tetkiklerin motodu da
gelişecektir.
Araştırmamın konusuna gelince, umumiyetle akla geldiği gibi bozulmamış
bir köyün değişmemiş eski geleneklerini, veya gayet orijinal
bir köyün görülmemiş duyulmamış garip âdetlerini tespit etmek gayesiyle
köye gitmedim. Bundan başka, gayem sadece zengin kültür hazinelerini
meydana çıkarmak ta değildi. Folklorcu nazarında bunların
büyük bir kıymeti olabilir. Fakat sosyoloji üzerinde çalışan bir kimse
nazarında yeni bir köyün hangi şartlar altında kurulduğunu öğrenmek
eski bir köyü tetkik etmek kadar önemlidir. İçine giren göçmenlerin
tesiriyle veya sair sebeplerle değişmekte bulunan bir cemiyetin incelenmesi
uzun yıllar zarfında değişmemiş olan bir yer kadar lüzumludur.
Sosyoloğun içine girdiği cemiyetin yalnız güzel, doğru taraflarını değil,
bu çeşit kıymet hükümleri katmaksızın, objektif bir surette, iyi veya
kötü, her tarafını tetkik etmesi lâzımdır. Onun için ben de tetkik ettiğim
köyde bana iyi veya kötü, güzel yeya çirkin görünen her şeyi saklamadan, ve elimden geldiği kadar doğru bir surette aksettirmeye çalıştım.
Araştırdığım başlıca meseleler: aile, akrabalık sistemi, evlenme
tarzı, mânevi hayat: inanmalar, yaşayış tarzı ve zihniyettir. Fakat araştırmam
esnasında çok geçmeden şunun farkına vardım ki bu köy cemiyetinin
muhtelif cephelerinin birbirleriyle sıkı bir surette ilgisi var. Meselâ
ekonomik hayatı hiç bilmeden aile hayatını tam manâsiyle anlamak,
yahut köyün şehre olan mesafesini bilmeden köydeki değişiklikleri
izah etmek kabil olmuyor. Gayet karışık bir makinanin
muhtelif parçaları gibi bîr cemiyetin de muhtelif yönleri hep birbirleriyle
ilgili olarak işliyor, ve birbirlerine büyük tesirlerde bulunuyor.
Birindeki değişiklik diğerlerine de tesir ediyor. Civara bir hastahanenin
kuruluşu nufusa ve çocuk ölümü nispetine tesir ettiği gibi daha
uzak bir mesele gibi görünen iman ve itikatlara dahi şiddetle tesir
ediyor. Bu sebepten o kadar mufassal olmamakla beraber köyün dış
görünüşünü, ziraatı, ekonomik durumu, servet farklarını, iş bölümünü
de tetkik etmek lüzumunu duydum.
Köyün kuruluşuna ve tarihine dair halk arasında dolaşan rivayetleri
araştırmakla beraber âdet ve geleneklerin menşelerine doğru gitmedim,
fakat daha ziyade bu âdet ve geleneklerin bugünkü haliyle bu
cemiyetin yaşayış ve işleyişindeki fonsiyonlarını araştırdım. Menşelere
kadar varış sosyologlardan ziyade tarihçi ve arkeologları ilgilendiren
pek dikkate değer bir meseledir, başka bir etüdün konusu olabilir.
Bu araştırmanın küçük bir hülâsasını vermek lâzım gelirse; E.., Köyü
ve halkı,: Köy ovada kurulmuştur, evler sıralar teşkil edecek tarzda
ve toplu bir haldedir. Ortasında bir meydan vardır, burada sıralanan
cami ve köy odası köyün eskiliğini gösterir. Mektep, çeşme ve
yunak yeni müesseselerdir.
Evler : Muhite uygun olarag kerpiçten yapılır. Muhitte hiç ağaç
bulunmadığından tek katlı olarak yapılır. Damının akmaması için "akar"
çorak» denilen bir nevi killi toprakla örtülür. Karı koca ve çocuklardan
ibaret her aile bir oda işgal eder. Evin bir de küçük mutfağı bulunur,
Başlıca eşya : bol miktarda yatak yorgan, evin bir köşesini kaplayan
halı veya kilim örtülü bir sedir, yerde kilimler veya halılar, ve bakırdan
mutfak eşyasıdır. Bunların miktarı ailenin servetine göre değişir.
Son senelerde az sayıda olmak üzere masa, sandalya, camdan eşya
gramofon, dikiş makinası hatta karyola gibi eşya girmeye başlamıştır.
Böylece E., gibi yakın köylerde uzak köylere nazaran şehrin tesiri daha
kuvvetle kendini gösterir. Temizlik umumiyetle kille yapılır. Sabun
çok az kullanılır, uzak köylerde ise hemen hiç kullanılmaz.
Köyün Nüfusu: 218 dir. Bunun 111 i erkek, 107 si kadında. On
beş yaşına kadar olanların yani çocukların mikdarı 109 dur. Bunun
58 i erkek 51 i kızdır. Dikkatle toplamış olduğum bu rakkamlar umumî nufusa nazaran çocuk nufusunun nekadar yüksek olduğunu gösterir.
Ayni bütçeden geçinen insanları ayni haneye koyduğumuza göre 42
hane vardır.
Yerliler ve yabancılar: bu suretle köy halkı ikiye ayrılır Yalnız
dışardan gelenler değil fakat onların oğulları da yabancı sayılırlar.
Köyde 23 yabancı sayılan evli erkek, 18 de yerli vardır. Yerliler:
T. ve Y., diye iki kabiyleye ayrılırlar. Bunlar uzak veya yakın akrabadırlar,
fakat aralarında sıkı kabiyle bağlan kalmamıştır. Yabancıların
bukadar çok oluşunun köyün tarihiyle ilgisi vardır. Köyde iki kerre
kıtlık olmuş, halkın büyük bir kısmı dağılmış, sonradan tekrar etraftan
nufus toplanmıştır.
Buna karşılık, dışarı gelin edilen kızlar müstesna. köyden şehire
veya başka yerlere gidenler nadirdir. Çünkü E., köyü az nüfuslu ve
geniş arazilidir. Bütün vakalar rakkamlarla tespit edilmiştir.
Ziraat faaliyetlerine gelince, başlıca ziraatı arpa ve buğday teşkil
eder. Çaşitli gıdalar yetiştirmediğinden köy zengin değildir. Susuzluktan
dolayı sebzecilik yapılmaz, meyvacılık hiç yoktur, yalnız karpuz ve
kavun yetiştirilir. E., köyü sair hububat ve üzüm yetiştiren civar köylerle
kendi mahsulünü değiştirir, bundan maada şehre de yağ, yumurta
gibi mahsuller satar. Arazi oldukça geniş olduğundan hayvancılık
önemlidir,
Modern ziraat aletleri kâfi gelmediğinden ailelerin elindeki bütün
topraklar sürülemiyor. Yakın bir köy olduğundan artık kara sapanın
yerini pulluk almıştır. Kağnının yerini araba almıştı ama harp senelerinde
zaruretten dolayı tekrar kağnılar ortaya çıktı. Halkın çoğunluğu
biçer - döğer makinesi gibi yeni aletlerin girdiğini ister. Ne bu köyde
ne de bu civarda dokumacılık, demircilik, çömlekçilik gibi sanayi yoktur.
İktisadî durum : Diğer köylerle kıyaslanırsa bu köy orta hallidir.
Vaziyet mahsule tabidir. Bazı seneler kıtlık olur, mahsulü don veya sel
alır. Bazan da yağmur zamanında ve bol yağar, o zaman köylünün vaziyeti
düzelir ve borçlar kısmen ve tamamen ödenir. Köylü hemen bütün
gıdasını topraktan çıkarır. Şehirden gaz, tuz, şeker ve zarurî giyecek
ve ev eşyası alır.
Servet farklarına gelince, bunun tesadüf meselesi olmadığı görülür.
Yerliler babadan kalma geniş araziye sahip olduklarından çoğu topraksız
ortakçı ve ırgat olan yabancılardan daha zengindirler. Fakat
fakir veya zengin ailelerin büyük bir kısmı borçludurlar. Kimisi kıtlık
senelerinde, bazıları da düğün yapıp; eşya almak için borçlanmışlardır.
Son senelerde eskisine nazaran şehirden biraz daha fazla eşya aldıklanndan
paraları yetişmiyor. Köyde zengin denebilecek kimse yoktur.
Köyde herkes ziraatle meşguldür. Kadınla erkek arasında bir iş
bölümü vardır. Kadınlar ev işlerinden maada tarla işlerine, bilhassa
ekin biçmeye yardım ederler, dişi hayvanlara bakarlar. Erkeği
olmayan kadınlar çift sürmeye varıncaya kadar her türlü işi yaparlar, fakat
erkeklerin herhangi bir kadın işi yapması çok ayıp sayılır.
Aile ve hane halkı : Köyde karı koca.ve çocuklardan ibaret olan
aile diyebileceğimiz topluluklar daima ayrı bîr hane teşkil etmezler. Evlenmiş
oğullar ve evli erkek kardeşler ve onların çocukları da çok defa
hep birlikte otururlar. Bu suretle, hane dâima erkek tarafından olan
akrabaların birlikte yaşamasiyle kurulur. Kızlar ise kocalarının evine
giderler. Oğlu olmayanlardan iç güveysi alanlar varsa da bu nadir ve
hoş görülmeyen bir harekettir. Evde hakim olan erkektir. İşleri o tanzim
eder, itaat edilmezse karısını, hatta evli oğlunu döğebilir. Oğlunu
evlendiren bir kadının evdeki mevkii yükselir. 42 haneden 25 i babaları
ve anaları olmadığından dolayı karı koca ve çocuklardan ibaret
ailelerdir. Geriye kalanı erkek tarafının akrabalariyle birlikte otururlar.
Ailenin toprağının ve malının parçalanmaması, tarlada çalışan nu-.
fusun fazla olması için hanelerin bölünmemesini, ayni bütçe ile geçinmesini
arzu ederler. Ziraatin eski aletlerle yapıldığı yerlerde bu zaruridir.
Lâkin son zamanlarda bu köyde ve diğer köylerde ailenin
parçalanmasına ve küçülmesine doğru bir hareket vardır. Ve bu
hareket E.» gibi şehre yakın köylerde biraz daha süratlidir. Modern
makineler girdikçe fazla iş yapacak nufusa ihtiyaç olmayacağından bu
hareketin hızlanacağı söylenebilir. Şimdiki halde evvelâ evli kardeşler
birbirlerinden ayrılıyorlar. Eltilerin geçimsizliği meşhurdur. Henüz oğullar
ile babalar, kaynanalarla gelinler arasında büyük itilâf yoktur. Baba
tarafından olan akrabalık ana tarafından olandan önemli tutulur,
Miras bölümünde yeni kanunların yanı başında eski gelenekler de
rol oynar. Topladığımız bir çok misaller bunu açıkca gösterir. Bugün
de kızlara erkek kardeşleri ile müsavi hisse vermemeye çalışırlar.
Çünkü kız bir el oğlunun idaresi altındadır, ailenin servetini yabancı
lara götürmesi hoş görülmez. Oğlan ise baba ocağını tüttürür, bunun
için evden ve koşum hayvanlarından,biraz daha fazla hisse alır. Miras
işi köyde imam, muhtar ve akrabalarla ile halledilir, umumiyetle mahkemeye
düşülmez. Öyle görülüyor ki hanede baba tarafından akrabalık sistemi
devam ettiği müddetçe miras bölümünde erkekle kız evlât arasında
tam bir müsavat tahakkuk etmeyecektir.
Ailede çocuk fevkalâde önemlidir. Bilhassa erkek evlât çok makbuldür.
Kız er geç babasının evini terk edecektir, oğlan ise daima
evde kalacak, babasının anasının ihtiyarlığında çiftin çubuğun idaresini
eline alacaktır. Aileler çok sayıda çocuk isterler. Çünkü köyde her
doğan çocuk yaşamaz, çocuk ölümü fazladır. Bundan başka köyde
çocuğun anasına babasına büyük bir masrafı ve kahrı yoktur. Onların
yediği ile o da olur, ayrıca ihtimam görmez, beş altı yaşına geldiği
zaman da azar azar çalışmaya başlar. Bu sebeplerden ailelerin ortalama beş altı çocukları vardır.
Çocuk ölümünün fazla oluşunun bazı sebebleri vardır: ufak tefek
hastalıkları önlemek için hiç bir sıhhî tedbir bilinmez, her şey Allâha
bırakılır. Anaların bilhassa yazın tarlada çok işleri olduğundan çocuklariyle
fazla meşgul olamazlar, en çok ölüm de bu mevsimde görülür.
Bununla beraber son senelerde burada kurulan bir Sıhhat Merkezinin
ihtimamı ile bu mesele kısmen önlenmiştir. El çocuğundan hayır gelmeyeceği
kanaati vardır. Çocuk bu kadar mühim olmakla beraber
evlatlık alınmaz.
Evlenmeler : Köyde 46 evli erkek vardır, bunlardan yalnız 12 si
yerli kadınlarla evlenmişler, geri kalanlar başka köylerden kız almışlardır,
Bu suretle köy, dışardan evlenmeye temayül eden bir köy olarak
gözüküyor. Dışarıya gelin giden kızlar da bir hayli yekûn tutar.
Bunun sebebine gelince, köyün nüfusu pek az olduğundan her yetişen
delikanlıya veya kıza bir eş bulmak imkânı mahduttur.
Evlenmelerde erkekle kadın arasındaki yaş farkına gelince, bunu
bütün köyde dikkatle tespit ettim. Vardığım neticeye göre umumiyetle
erkekle kadın arasında vasati olarak yaş farkı 5 i geçmez Dul erkeklerin
kızlarla evlendiği hallerde bu muvazene bozulur. Bazan da delikanlılar
ölen ağabeylerinin karısı ile evlendirilirler. O zaman da kadının
yaşı büyük olur.
Oğulları olan dul bir kadının tekrar evlenmesi hiç . hoş görülmez,
fakat dul erkekler kadın işlerini asla yapmayacakları için kaç yaşında
olurlarsa olsunlar evlenebilirler. Köyde evlenme yaşı şehre nazaran
çok erkendir. Vasati olarak kızlar onbeş onaltı, erkekler de önsekiz
yirmi yaşlarında evlendirilirler. Anormal olmadıkça yaşlı kızlara veya
yaşlı bekâr erkeklere hiç rastlanmaz. Evlendirilecek gençlerin yaşı belediye
nikâhına müsait değilse muhtasar bir düğünle evlendirir, bir zaman
sonra da belediye nikâhını yaparlar. Buna yalnız E.. de değil her
köyde tesadüf edilir.
Kimlerle evlenildiğine gelince, her hekadar alınacak kızın namuslu
ve çalışkan olması esas tutulursa da evlenenlere bakacak olursak kızla
oğlan ailesinin iktisadî durumlarının umumiyetle birbirlerine pek uygun
olduğu görülür. Şehire kız vermek ve şehirden kız almak pek makbul
sayılırsa da bu köyde hiç şehirden gelmiş kadın yoktur. Dul erkekler
genç kızlarla evlendikleri zaman bunlar ekseriya kendilerinden daha
fakir köylerden ve ailelerden kız alırlar.
Evlenmeyi daima aileler kararlaştırır. Gençlerin sevişerek evlenmek
istemeleri çok ayıp sayılır. Zaten evlenme iki kişiden ziyade iki
aile arasında kararlaştırılan bir mukaveledir. Yeni gelen gelin ayrıca
bir aile kurmaz fakat eski haneye eklenir. Kız tamamiyle kocasının
ailesinin hükmüne gireceği, babasının emrinden çıkacağı için oğlan tarafı
daima başka köylerde de olduğu gibi burada da kız babasına
"başlık» denilen muayyen bir para verir, buna karşılık kız babası bir miktar çeyiz yapar. Oğlan tarafı hemen bütün ev eşyasını alır ve düğünün
masrafını görür. Dulların evlenmesinde fazla masraf yapılmaz.
Evlenmek için eğer münasip bir kimse varsa akraba tercih edilir.
En başta amuca çocuklarının evlenmesi, ondan sonra da diğer kardeş
çocuklan ve akrabalar gelir Dul erkekler bazan ölmüş karılarının kız
kardeşi veya akrabasıyla da evlenirler. Dul kadınlar için en münasip
görülen evlenme ölen kocasının kardeşine varmaktır. Büyükler evli
olduğundan çok defa genç kayınlarıyla evlendirilirler. Gelin vasıtasıyla
evden malın bir kısmının dışarı çıkmaması, yapılan düğün masraflarının
ziyan olmaması için bunu en çok ölen kocanın ailesi ister.
Kız kaçırma âdeti köyün geleneğinde vardır, halâ devam ediyor.
Bu oğlanın fakir olup kızın babasının istediği parayı ve eşyayı tedarik
etmediği hallerde olur.. Kızın rızası olmadığı halde zorla kaçırma vakaları
da vardır. Ekseriya mahkemeye düşmemek için bu emri vaki kabul
edilir.
Birden fazla evlenme meselesine gelince, eskiden köyde böyle vakalar
çoktu, şimdi ise nadirdir. Daha ziyade Uzak köylerde rastlanır.
Başlıca sebep kadının çocuk doğuramaması veya daimi bir has
talığa tutulmuş olmasıdır. Bu ikinci kadın köylü nazarında gayri meşru
sayılmaz, onun çocukları birincinin üzerine yazılır.
Geçimsizlik ve boşanma vakalarına gelince: köyde bir aile buhranından
bahsedilemez. Kabul edilen an'anelere göre geçinirler. Bu köyde
karısıyla geçinmek istemeyen erkeklerin çoğu pek gençken yaşlı yengeleriyle
evlendirilmiş olanlardır. Bazıları da karılarına çocuk doğurmadığı
için kızar dirlik göstermezler. Boşanma pek nadirdir. Son seneler zarfında
yalnız bir erkek karısını boşamıştır. Çünkü zevceler büyük masraflar
yapılarak alınmışlardır. Fakat kocasının evini bırakıp babasının evine
kaçan bir kaç kadın vardır.
Batıl itikatlar: Köyde birçok hastalıkların nazardan geldiğine inanılır.
Bilhassa sinir hastalıklarına cinlerin sebep olduğu zannedildiğin-.
den bunları okutup üflemekle ve muskalarla tedavi etmek isterler. Köyün
bir köşesinde bütün diğer köylerde de görüldüğü gibi bir evliya.
vardır, bunun baş ağrılarını geçirdiğine inanılır. Çocuğu- olmayan kadınlar
ona adak adarlar. Bunlardan başka bazı insan ve hayvan hastalıktan
için uzun tecrübelere dayanarak bitkilerden hazırlanan ev
ilaçlan da kullanılır. Batıl itikatların tetkiki' sosyoloji bakımından çok
önemlidir. Cemiyetin en hayatî problemlerini ve nelere ihtiyacı olduğunu
açıkça belirtir. Son senelerde o civarda kurulan bir sıhhat merkezi
köyün hastalık derdini hâl ettiğinden artık dualara ve muskalara
rağbet azalmıştır. Bilhassa doğum hâdisesine bağlı birçok itikat-
1ar kadınların hastahanede doğurması yüzünden çok zayıflamıştır.
Demek ki eskiden bir boşluğu dolduran ve bu cemiyette bir fonksiyonu
olan bu itikatlara artık eskisi kadar lüzum kalmamıştır. Şu halde batıl itikatları ortadan kaldırmak için onları menetmek değil, cemiyetin
ihtiyaçlarına cevap verecek müesseseleri kurmak lâzımdır, diyebiliriz.
Cemiyet hayatı ve zihniyet: Köyün şehirle teması son senelerde"
artmış olduğundan köylünün dünya ve memleket meseleleriyle ilgisi de
o nisbette artmıştır. Siyasî hadiselerle meşgul olur, onları tefsir ederler.
Fakat kadınların dünya hakkında bilgisi çok dardır, onlar erkekler
gibi askere gitmez,, babalarının veva kocalarının köyünden çıkmazlar.
Umumiyetle başka memleketler ve milletler hakkındaki bilgileri pek
azdır. Köy halkı şehirleri, bilhassa İstanbulu çok zengin ve müreffeh
sanırlar.
Ahlâk telekkilerimiz arasında esaslı farklar yoktur. Yalnız birden
fazla evlenmek gibi bazı adetler ayıp sayılmaz. Kadınlarda cinsî ahlâk
son derecede mühimdir. Buna karşılık evli erkekler dahi serbest sayılır.
Din hayatına gelince, ibadetlere fazla önem verilmez, yalnız
ramazanlarda gayet kesif bir din hayatı yaşanır. Dinî manada kirli
olmamaya son. derecede dikkat edilir. Kaza ve kadere mutlak surette
iman edilir-. Ölümün ve başa gelen felâketlerin, zelzelelerin Allahtan
başka hiç bir sebebi yoktur.
Yaşayış tarzına gelince, E., köyü halkı birçok Anadolu köylerinde gördüğümüz, gibi neşeli ve zekidirler. Ağır çalışma hayatının yükünü hafifletmek için fırsat buldukça eğlenceler tertip eder, ferfene denilen müşterek yemek yaparlar. Masallar ve bilmeceler söylerler. Düğünlerde basit fakat cemiyeti pek güzel aksettiren dikkate değer ve pek eğlenceli temsiller verirler, oyunlar oynarlar. Kendilerini anlaması ve sempati göstermesi şartile misafiri severler.
49 Masal ve bir çok bilmece ve türkü tesbit ettim. Bu masal ve bilmeceleri çok dikkate değer buldum, Çünkü bunlar köyün yaşayış tarzını ahlâk telâkkilerini, köye giren yenilikleri tamamiyle aksettiriyorlar.
Bu masalların içinde gelenek yoluyla devam eden bir takım motifler vardır. Bütün insanlığı ilgilendiren ve alâkalandıran bir takım ihtiraslar ifade edilmiştir. Ahlâk telekkilerini, cemiyetin vicdanını aksettiren, kaza ve kaderin kudretini belirten bir . çok motifler vardır.
Köyün günlük hayatında masala karışmış bir çok cihetler vardır.
Bu suretle cemiyet masalı kendisine mal etmiş, masalda kendi hayatını yaşamış oluyor. Padişah bir köy ağası gibi tasavvur edilir, karısı teknede hamur yuğurur, yatak serer vesaire. Ve nihayet memleketimizde yer alan inkilâp masallara, da aksetmiştir denilebilir. Tren, tayyare gibi nakil vasıtaları cadıların uçan küpü yanında yer almıştır, han yerine (ütel) den bahsedilir,
Bilmeceler de ayni surette hep köylü tarafından bilinen şeylere, yağmur şimşek gibi tabiat olaylarına veya köyde kullanılan başlıca eşyaya dairdir, Daha sonraki tecrübelerim masal ve bilmecelerin memleketin muhtelif yerlerinde muhite göre nasıl farkettiğini gösterdi.
Bu tetkik evvelce de söylediğim gibi bir köyün bütün cepheleriyle tetkikidir. Geniş bir sahada değil, dar bir sahada derinliğine yapılmış bir incelemedir. Uzun bir müddet zarfında ve muhtelif mevsimlerde bu köyün hayatını takibettim. Bir noktayı iyice bilmek, hâlâ fırsat buldukça devam etmekte olduğum daha geniş sahaların tetkikinde benim için çok faydalı oldu. Karşıma çıkan ve eskiden farkına varmamış olduğum bazı olayları tefsir ve izah edebildim, Çünkü soraki tecrübelerim bu köyün diğer köyler, hatta memleketin diğer sahalarıyla sıkı bir ilgisi bulunduğunu gösterdi.
Bu tetkikle pek önemli bazı neticelere vardığımı iddia edecek değilim.
Bunun kısa bir zamanda tahakkuk edebilecek kolay bir iş olmadığını, daha uzun seneler çalışmaya ihtiyaç gösterdiğini biliyorum. Ancak bu araştırmanın bu sahada atılmış sağlam bir adım olduğunu söyleyebilirim.
Burada cemiyetin muhtelif cephelerinin, adeta canlı bir uzviyet gibi, nasıl birbirinden koparılarak incelenemiyeceğini, muhtelif içtimai müesseselerin birbirlerine bağlı olarak ve birbirlerine tesirler yaparak nasıl işlediğini gördüm.
Köy hakkında evvelce edinmiş olduğum bir çok yanlış bilgilerden sıyrıldım. İnkılâbın köye ne dereceye kadar tesir ettiğini, ekonomik hayattaki bazı değişikliklerin kültürel hayata da tesir edebileceğini gördüm. Kader ve kısmet telekkisi gibi yeni fikirlerin kabulüne engel olacak bazı telekkileri farkettim. Fakat buna karşılık yeni makinalara ve teknik kolaylıklara karşı köylünün mukavemet etmiyeceğini, seve seve kullanabileceğini öğrendim.
Köyde bir ahlâk, terbiye ve aile buhranı olmadığı, cemiyetin pek düzenli olarak işlediği de görülüyor. E. köyü şehre yakın bir köy olduğundan son seneler zarfında burada bazı değişiklikler yer almıştır.
Fakat bu değişiklikler cemiyeti sarsacak, bir çözülmeye sebep olacak tarzda değildir. Köylerimizde daha derin teknik ve ekonomik inkılâplar yer aldığı zaman da bunun cemiyetin diğer cephelerine yapacağı tesirleri incelemek ve gözlemek çok alâka verici bir konudur. Bir cemiyeti idare eden kanunlar ve sosyal olayların sebepleri bilinmedikçe cemiyeti değiştirmek kabil olmadığından köylerimize bir tesir yapmak ve onları daha iyiye doğru götürmek için bu cemiyetleri iyice bilmek lüzumuna inanıyorum.

Ankara, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü
Tezi kabul eden ; Prof. Dr. Olivier Lacombe.
ELVAN KÖYÜNDE SOSYAL BİR ARAŞTIRMA
Dr. MEDİHA BERKES
Sosyoloji İlmî Yardımcısı Araştırmanın konusu olan köy Ankara'nın 22 Km. cenup batısında,
Etimesgut nahiyesine bağlı. 218 nüfuslu E., köyüdür. Bu köyü seçişimde
bazı âmiller vardır: şehre yakın olduğu için gidip gelmenin kolaylığı,
nufusu az olduğundan dolayı rakkamlarâ dayanan bir incelemeye elverişli
oluşu, köylü tarafından itimada değer bir öğretmenin misafiri olarak
köye girmek imkânını buluşum gibi. Bu sonuncusu köyde çalışmamı
bilhassa kolaylaştırmıştır.
Bu araştırmanın itimada değer olup olmadığını belirtmek için her
şeyden evvel kullandığım metodu izah etmek lüzumunu duyuyorum. Bir
köyü nasıl incelemeli? Acaba köye gitmeden de bunu yapmak kabil
olur mu? Sosyoloji üzerinde çalışanlar meselâ etnografların, folklorcuların
hazırladıkları malzemeler üzerinde de incelemeler yapabilirler.
Fakat bizde bu sahada bilim metoduyla toplanmış henüz kâfi derece
malzeme bulunmadığından bugün sosyoloji üzerinde çalışanların yanlış
hükümlere varmamak için kendi malzemelerini' yine kendilerinin toplamaları
icap ediyor.
Bir köyü tetkik etmek istiyen bir kimse incelemak istediği meseleleri
bir liste halinde yazarak köye gitse ve birkaç kişiye bu sualleri
sorup cevaplarını yazsa, hattâ işini kolaylaştırmak için bir yardımcıyı
da beraber götürse acaba doğru bir neticeye varabilir mi? Yaptığımız
tecrübeler bize açıkça göstermiştir ki tanımadıkları birkaç kişinin köye
gelişi köyün hayatının normal akışını değiştirir ve araştırıcıların büsbütün
başka intibalar almalarına sebep olur. Bundan başka, değil yalnız
köylerimiz gibi oldukça kapalı ve dışarısı ile teması az cemiyetlerde,
şehirde bile hiç kimse tanımadığı bir ihsanın kendi yaşayış tarzı
hakkında sorduğu suallere cevap vermek istemez, yerse bile bu cevap
her zaman doğru olmayabilir.
Şurasını da hatırlamak lâzım gelir ki, bir insanın içinde yaşadığı
cemiyetin şuuruna varması belki dışardan gelen bir kimsenin o cemiyeti
tetkik etmesinden daha zordur. Onun gayet tabii zannederek farkına
varmadığı olaylar dışardan bakan bir kimsenin dikkatini çekebilir.
Bilim keyfe göre gelişi güzel hükümlere değil rakkamlarâ dayanır,
onun için iyi niyet sahibi bir köylünün dahi, bu meseleleri inceden inceye araştırmadığı için, doğru ve tam bir bilgi vermesi imkânsızdır. Bu şartlar altında doğru sonuçlara varmak isteyen bir araştırıcının yapacağı en doğru hareket malzemesini ikinci elden değil, bizzat kendisinin toplamasıdır.
E., köyüne ilk defa 1940 senesi kışında gittim. Araştırmamı güçleştirecek
bir takım engellerin çıkmaması için misafir sıfatiyle köye
takdim edildim. Bir müddet için bütün dikkatimle köyün halkını tanımaya,
köy hayatının akışını kavramaya çalıştım. Onların zihniyetini,
itikatlarını, âdetlerini sempati ile anlamaya ve onlarla hemhal olmaya
çalıştım. Aksi takdirde bu cemiyetin derinliğine nüfuz edemeyerek yalnız
dışında kalacağıma, hayatın özünü, sosyal olayların sebeplerini ve
iç yüzünü kavrayamayacağıma inanmıştım. Bunu yaparken puanım ve
programım yoktu demek istemiyorum. Tersine olarak, evvelce tespit
edilmiş .bir plâna göre hareket ediyor, lâzım gelen istatistikleri dikkatle
toplamaya çalışıyordum. Fakat bunu açıktan açığa yapmıyor, suallerimi
doğrudan doğruya sorup cevapları açıkça yazmıyordum. Köy
tetkiklerindeki daha sonraki tecrübelerim bana bu hususta yanılmadığımı
gösterdi.
Şurasını da ilâve etmek isterim" ki, bu cemiyeti dikkatle gözlemekle
evvelce haberdar olup plânıma koymadığım bazı olayların ve
problemlerin farkına vardım, ve evvelce edinmiş plduğum yanlış bazı
peşin hükümlerden kurtuldum. Şu sonuca vardım ki, başka cemiyetler,
için yapılmış olan tetkik metodu esas hatlarıyla doğru olmakla
beraber her cemiyete bütün teferruatiyle tatbik edilemez. Metodun
ve tetkik plânlarının sadece nazari olarak yapılması değil ahval
ve şartlara göre değiştirilmesi, ıslah edilmesi ve mükemmelleştirilmesi
gerekir. Bu, şüphesiz ki benim araştırmamda henüz tahakkuk etmiş
değildir. Bu yoldaki araştırmalar ilerledikçe bu tetkiklerin motodu da
gelişecektir.
Araştırmamın konusuna gelince, umumiyetle akla geldiği gibi bozulmamış
bir köyün değişmemiş eski geleneklerini, veya gayet orijinal
bir köyün görülmemiş duyulmamış garip âdetlerini tespit etmek gayesiyle
köye gitmedim. Bundan başka, gayem sadece zengin kültür hazinelerini
meydana çıkarmak ta değildi. Folklorcu nazarında bunların
büyük bir kıymeti olabilir. Fakat sosyoloji üzerinde çalışan bir kimse
nazarında yeni bir köyün hangi şartlar altında kurulduğunu öğrenmek
eski bir köyü tetkik etmek kadar önemlidir. İçine giren göçmenlerin
tesiriyle veya sair sebeplerle değişmekte bulunan bir cemiyetin incelenmesi
uzun yıllar zarfında değişmemiş olan bir yer kadar lüzumludur.
Sosyoloğun içine girdiği cemiyetin yalnız güzel, doğru taraflarını değil,
bu çeşit kıymet hükümleri katmaksızın, objektif bir surette, iyi veya
kötü, her tarafını tetkik etmesi lâzımdır. Onun için ben de tetkik ettiğim
köyde bana iyi veya kötü, güzel yeya çirkin görünen her şeyi saklamadan, ve elimden geldiği kadar doğru bir surette aksettirmeye çalıştım.
Araştırdığım başlıca meseleler: aile, akrabalık sistemi, evlenme
tarzı, mânevi hayat: inanmalar, yaşayış tarzı ve zihniyettir. Fakat araştırmam
esnasında çok geçmeden şunun farkına vardım ki bu köy cemiyetinin
muhtelif cephelerinin birbirleriyle sıkı bir surette ilgisi var. Meselâ
ekonomik hayatı hiç bilmeden aile hayatını tam manâsiyle anlamak,
yahut köyün şehre olan mesafesini bilmeden köydeki değişiklikleri
izah etmek kabil olmuyor. Gayet karışık bir makinanin
muhtelif parçaları gibi bîr cemiyetin de muhtelif yönleri hep birbirleriyle
ilgili olarak işliyor, ve birbirlerine büyük tesirlerde bulunuyor.
Birindeki değişiklik diğerlerine de tesir ediyor. Civara bir hastahanenin
kuruluşu nufusa ve çocuk ölümü nispetine tesir ettiği gibi daha
uzak bir mesele gibi görünen iman ve itikatlara dahi şiddetle tesir
ediyor. Bu sebepten o kadar mufassal olmamakla beraber köyün dış
görünüşünü, ziraatı, ekonomik durumu, servet farklarını, iş bölümünü
de tetkik etmek lüzumunu duydum.
Köyün kuruluşuna ve tarihine dair halk arasında dolaşan rivayetleri
araştırmakla beraber âdet ve geleneklerin menşelerine doğru gitmedim,
fakat daha ziyade bu âdet ve geleneklerin bugünkü haliyle bu
cemiyetin yaşayış ve işleyişindeki fonsiyonlarını araştırdım. Menşelere
kadar varış sosyologlardan ziyade tarihçi ve arkeologları ilgilendiren
pek dikkate değer bir meseledir, başka bir etüdün konusu olabilir.
Bu araştırmanın küçük bir hülâsasını vermek lâzım gelirse; E.., Köyü
ve halkı,: Köy ovada kurulmuştur, evler sıralar teşkil edecek tarzda
ve toplu bir haldedir. Ortasında bir meydan vardır, burada sıralanan
cami ve köy odası köyün eskiliğini gösterir. Mektep, çeşme ve
yunak yeni müesseselerdir.
Evler : Muhite uygun olarag kerpiçten yapılır. Muhitte hiç ağaç
bulunmadığından tek katlı olarak yapılır. Damının akmaması için "akar"
çorak» denilen bir nevi killi toprakla örtülür. Karı koca ve çocuklardan
ibaret her aile bir oda işgal eder. Evin bir de küçük mutfağı bulunur,
Başlıca eşya : bol miktarda yatak yorgan, evin bir köşesini kaplayan
halı veya kilim örtülü bir sedir, yerde kilimler veya halılar, ve bakırdan
mutfak eşyasıdır. Bunların miktarı ailenin servetine göre değişir.
Son senelerde az sayıda olmak üzere masa, sandalya, camdan eşya
gramofon, dikiş makinası hatta karyola gibi eşya girmeye başlamıştır.
Böylece E., gibi yakın köylerde uzak köylere nazaran şehrin tesiri daha
kuvvetle kendini gösterir. Temizlik umumiyetle kille yapılır. Sabun
çok az kullanılır, uzak köylerde ise hemen hiç kullanılmaz.
Köyün Nüfusu: 218 dir. Bunun 111 i erkek, 107 si kadında. On
beş yaşına kadar olanların yani çocukların mikdarı 109 dur. Bunun
58 i erkek 51 i kızdır. Dikkatle toplamış olduğum bu rakkamlar umumî nufusa nazaran çocuk nufusunun nekadar yüksek olduğunu gösterir.
Ayni bütçeden geçinen insanları ayni haneye koyduğumuza göre 42
hane vardır.
Yerliler ve yabancılar: bu suretle köy halkı ikiye ayrılır Yalnız
dışardan gelenler değil fakat onların oğulları da yabancı sayılırlar.
Köyde 23 yabancı sayılan evli erkek, 18 de yerli vardır. Yerliler:
T. ve Y., diye iki kabiyleye ayrılırlar. Bunlar uzak veya yakın akrabadırlar,
fakat aralarında sıkı kabiyle bağlan kalmamıştır. Yabancıların
bukadar çok oluşunun köyün tarihiyle ilgisi vardır. Köyde iki kerre
kıtlık olmuş, halkın büyük bir kısmı dağılmış, sonradan tekrar etraftan
nufus toplanmıştır.
Buna karşılık, dışarı gelin edilen kızlar müstesna. köyden şehire
veya başka yerlere gidenler nadirdir. Çünkü E., köyü az nüfuslu ve
geniş arazilidir. Bütün vakalar rakkamlarla tespit edilmiştir.
Ziraat faaliyetlerine gelince, başlıca ziraatı arpa ve buğday teşkil
eder. Çaşitli gıdalar yetiştirmediğinden köy zengin değildir. Susuzluktan
dolayı sebzecilik yapılmaz, meyvacılık hiç yoktur, yalnız karpuz ve
kavun yetiştirilir. E., köyü sair hububat ve üzüm yetiştiren civar köylerle
kendi mahsulünü değiştirir, bundan maada şehre de yağ, yumurta
gibi mahsuller satar. Arazi oldukça geniş olduğundan hayvancılık
önemlidir,
Modern ziraat aletleri kâfi gelmediğinden ailelerin elindeki bütün
topraklar sürülemiyor. Yakın bir köy olduğundan artık kara sapanın
yerini pulluk almıştır. Kağnının yerini araba almıştı ama harp senelerinde
zaruretten dolayı tekrar kağnılar ortaya çıktı. Halkın çoğunluğu
biçer - döğer makinesi gibi yeni aletlerin girdiğini ister. Ne bu köyde
ne de bu civarda dokumacılık, demircilik, çömlekçilik gibi sanayi yoktur.
İktisadî durum : Diğer köylerle kıyaslanırsa bu köy orta hallidir.
Vaziyet mahsule tabidir. Bazı seneler kıtlık olur, mahsulü don veya sel
alır. Bazan da yağmur zamanında ve bol yağar, o zaman köylünün vaziyeti
düzelir ve borçlar kısmen ve tamamen ödenir. Köylü hemen bütün
gıdasını topraktan çıkarır. Şehirden gaz, tuz, şeker ve zarurî giyecek
ve ev eşyası alır.
Servet farklarına gelince, bunun tesadüf meselesi olmadığı görülür.
Yerliler babadan kalma geniş araziye sahip olduklarından çoğu topraksız
ortakçı ve ırgat olan yabancılardan daha zengindirler. Fakat
fakir veya zengin ailelerin büyük bir kısmı borçludurlar. Kimisi kıtlık
senelerinde, bazıları da düğün yapıp; eşya almak için borçlanmışlardır.
Son senelerde eskisine nazaran şehirden biraz daha fazla eşya aldıklanndan
paraları yetişmiyor. Köyde zengin denebilecek kimse yoktur.
Köyde herkes ziraatle meşguldür. Kadınla erkek arasında bir iş
bölümü vardır. Kadınlar ev işlerinden maada tarla işlerine, bilhassa
ekin biçmeye yardım ederler, dişi hayvanlara bakarlar. Erkeği
olmayan kadınlar çift sürmeye varıncaya kadar her türlü işi yaparlar, fakat
erkeklerin herhangi bir kadın işi yapması çok ayıp sayılır.
Aile ve hane halkı : Köyde karı koca.ve çocuklardan ibaret olan
aile diyebileceğimiz topluluklar daima ayrı bîr hane teşkil etmezler. Evlenmiş
oğullar ve evli erkek kardeşler ve onların çocukları da çok defa
hep birlikte otururlar. Bu suretle, hane dâima erkek tarafından olan
akrabaların birlikte yaşamasiyle kurulur. Kızlar ise kocalarının evine
giderler. Oğlu olmayanlardan iç güveysi alanlar varsa da bu nadir ve
hoş görülmeyen bir harekettir. Evde hakim olan erkektir. İşleri o tanzim
eder, itaat edilmezse karısını, hatta evli oğlunu döğebilir. Oğlunu
evlendiren bir kadının evdeki mevkii yükselir. 42 haneden 25 i babaları
ve anaları olmadığından dolayı karı koca ve çocuklardan ibaret
ailelerdir. Geriye kalanı erkek tarafının akrabalariyle birlikte otururlar.
Ailenin toprağının ve malının parçalanmaması, tarlada çalışan nu-.
fusun fazla olması için hanelerin bölünmemesini, ayni bütçe ile geçinmesini
arzu ederler. Ziraatin eski aletlerle yapıldığı yerlerde bu zaruridir.
Lâkin son zamanlarda bu köyde ve diğer köylerde ailenin
parçalanmasına ve küçülmesine doğru bir hareket vardır. Ve bu
hareket E.» gibi şehre yakın köylerde biraz daha süratlidir. Modern
makineler girdikçe fazla iş yapacak nufusa ihtiyaç olmayacağından bu
hareketin hızlanacağı söylenebilir. Şimdiki halde evvelâ evli kardeşler
birbirlerinden ayrılıyorlar. Eltilerin geçimsizliği meşhurdur. Henüz oğullar
ile babalar, kaynanalarla gelinler arasında büyük itilâf yoktur. Baba
tarafından olan akrabalık ana tarafından olandan önemli tutulur,
Miras bölümünde yeni kanunların yanı başında eski gelenekler de
rol oynar. Topladığımız bir çok misaller bunu açıkca gösterir. Bugün
de kızlara erkek kardeşleri ile müsavi hisse vermemeye çalışırlar.
Çünkü kız bir el oğlunun idaresi altındadır, ailenin servetini yabancı
lara götürmesi hoş görülmez. Oğlan ise baba ocağını tüttürür, bunun
için evden ve koşum hayvanlarından,biraz daha fazla hisse alır. Miras
işi köyde imam, muhtar ve akrabalarla ile halledilir, umumiyetle mahkemeye
düşülmez. Öyle görülüyor ki hanede baba tarafından akrabalık sistemi
devam ettiği müddetçe miras bölümünde erkekle kız evlât arasında
tam bir müsavat tahakkuk etmeyecektir.
Ailede çocuk fevkalâde önemlidir. Bilhassa erkek evlât çok makbuldür.
Kız er geç babasının evini terk edecektir, oğlan ise daima
evde kalacak, babasının anasının ihtiyarlığında çiftin çubuğun idaresini
eline alacaktır. Aileler çok sayıda çocuk isterler. Çünkü köyde her
doğan çocuk yaşamaz, çocuk ölümü fazladır. Bundan başka köyde
çocuğun anasına babasına büyük bir masrafı ve kahrı yoktur. Onların
yediği ile o da olur, ayrıca ihtimam görmez, beş altı yaşına geldiği
zaman da azar azar çalışmaya başlar. Bu sebeplerden ailelerin ortalama beş altı çocukları vardır.
Çocuk ölümünün fazla oluşunun bazı sebebleri vardır: ufak tefek
hastalıkları önlemek için hiç bir sıhhî tedbir bilinmez, her şey Allâha
bırakılır. Anaların bilhassa yazın tarlada çok işleri olduğundan çocuklariyle
fazla meşgul olamazlar, en çok ölüm de bu mevsimde görülür.
Bununla beraber son senelerde burada kurulan bir Sıhhat Merkezinin
ihtimamı ile bu mesele kısmen önlenmiştir. El çocuğundan hayır gelmeyeceği
kanaati vardır. Çocuk bu kadar mühim olmakla beraber
evlatlık alınmaz.
Evlenmeler : Köyde 46 evli erkek vardır, bunlardan yalnız 12 si
yerli kadınlarla evlenmişler, geri kalanlar başka köylerden kız almışlardır,
Bu suretle köy, dışardan evlenmeye temayül eden bir köy olarak
gözüküyor. Dışarıya gelin giden kızlar da bir hayli yekûn tutar.
Bunun sebebine gelince, köyün nüfusu pek az olduğundan her yetişen
delikanlıya veya kıza bir eş bulmak imkânı mahduttur.
Evlenmelerde erkekle kadın arasındaki yaş farkına gelince, bunu
bütün köyde dikkatle tespit ettim. Vardığım neticeye göre umumiyetle
erkekle kadın arasında vasati olarak yaş farkı 5 i geçmez Dul erkeklerin
kızlarla evlendiği hallerde bu muvazene bozulur. Bazan da delikanlılar
ölen ağabeylerinin karısı ile evlendirilirler. O zaman da kadının
yaşı büyük olur.
Oğulları olan dul bir kadının tekrar evlenmesi hiç . hoş görülmez,
fakat dul erkekler kadın işlerini asla yapmayacakları için kaç yaşında
olurlarsa olsunlar evlenebilirler. Köyde evlenme yaşı şehre nazaran
çok erkendir. Vasati olarak kızlar onbeş onaltı, erkekler de önsekiz
yirmi yaşlarında evlendirilirler. Anormal olmadıkça yaşlı kızlara veya
yaşlı bekâr erkeklere hiç rastlanmaz. Evlendirilecek gençlerin yaşı belediye
nikâhına müsait değilse muhtasar bir düğünle evlendirir, bir zaman
sonra da belediye nikâhını yaparlar. Buna yalnız E.. de değil her
köyde tesadüf edilir.
Kimlerle evlenildiğine gelince, her hekadar alınacak kızın namuslu
ve çalışkan olması esas tutulursa da evlenenlere bakacak olursak kızla
oğlan ailesinin iktisadî durumlarının umumiyetle birbirlerine pek uygun
olduğu görülür. Şehire kız vermek ve şehirden kız almak pek makbul
sayılırsa da bu köyde hiç şehirden gelmiş kadın yoktur. Dul erkekler
genç kızlarla evlendikleri zaman bunlar ekseriya kendilerinden daha
fakir köylerden ve ailelerden kız alırlar.
Evlenmeyi daima aileler kararlaştırır. Gençlerin sevişerek evlenmek
istemeleri çok ayıp sayılır. Zaten evlenme iki kişiden ziyade iki
aile arasında kararlaştırılan bir mukaveledir. Yeni gelen gelin ayrıca
bir aile kurmaz fakat eski haneye eklenir. Kız tamamiyle kocasının
ailesinin hükmüne gireceği, babasının emrinden çıkacağı için oğlan tarafı
daima başka köylerde de olduğu gibi burada da kız babasına
"başlık» denilen muayyen bir para verir, buna karşılık kız babası bir miktar çeyiz yapar. Oğlan tarafı hemen bütün ev eşyasını alır ve düğünün
masrafını görür. Dulların evlenmesinde fazla masraf yapılmaz.
Evlenmek için eğer münasip bir kimse varsa akraba tercih edilir.
En başta amuca çocuklarının evlenmesi, ondan sonra da diğer kardeş
çocuklan ve akrabalar gelir Dul erkekler bazan ölmüş karılarının kız
kardeşi veya akrabasıyla da evlenirler. Dul kadınlar için en münasip
görülen evlenme ölen kocasının kardeşine varmaktır. Büyükler evli
olduğundan çok defa genç kayınlarıyla evlendirilirler. Gelin vasıtasıyla
evden malın bir kısmının dışarı çıkmaması, yapılan düğün masraflarının
ziyan olmaması için bunu en çok ölen kocanın ailesi ister.
Kız kaçırma âdeti köyün geleneğinde vardır, halâ devam ediyor.
Bu oğlanın fakir olup kızın babasının istediği parayı ve eşyayı tedarik
etmediği hallerde olur.. Kızın rızası olmadığı halde zorla kaçırma vakaları
da vardır. Ekseriya mahkemeye düşmemek için bu emri vaki kabul
edilir.
Birden fazla evlenme meselesine gelince, eskiden köyde böyle vakalar
çoktu, şimdi ise nadirdir. Daha ziyade Uzak köylerde rastlanır.
Başlıca sebep kadının çocuk doğuramaması veya daimi bir has
talığa tutulmuş olmasıdır. Bu ikinci kadın köylü nazarında gayri meşru
sayılmaz, onun çocukları birincinin üzerine yazılır.
Geçimsizlik ve boşanma vakalarına gelince: köyde bir aile buhranından
bahsedilemez. Kabul edilen an'anelere göre geçinirler. Bu köyde
karısıyla geçinmek istemeyen erkeklerin çoğu pek gençken yaşlı yengeleriyle
evlendirilmiş olanlardır. Bazıları da karılarına çocuk doğurmadığı
için kızar dirlik göstermezler. Boşanma pek nadirdir. Son seneler zarfında
yalnız bir erkek karısını boşamıştır. Çünkü zevceler büyük masraflar
yapılarak alınmışlardır. Fakat kocasının evini bırakıp babasının evine
kaçan bir kaç kadın vardır.
Batıl itikatlar: Köyde birçok hastalıkların nazardan geldiğine inanılır.
Bilhassa sinir hastalıklarına cinlerin sebep olduğu zannedildiğin-.
den bunları okutup üflemekle ve muskalarla tedavi etmek isterler. Köyün
bir köşesinde bütün diğer köylerde de görüldüğü gibi bir evliya.
vardır, bunun baş ağrılarını geçirdiğine inanılır. Çocuğu- olmayan kadınlar
ona adak adarlar. Bunlardan başka bazı insan ve hayvan hastalıktan
için uzun tecrübelere dayanarak bitkilerden hazırlanan ev
ilaçlan da kullanılır. Batıl itikatların tetkiki' sosyoloji bakımından çok
önemlidir. Cemiyetin en hayatî problemlerini ve nelere ihtiyacı olduğunu
açıkça belirtir. Son senelerde o civarda kurulan bir sıhhat merkezi
köyün hastalık derdini hâl ettiğinden artık dualara ve muskalara
rağbet azalmıştır. Bilhassa doğum hâdisesine bağlı birçok itikat-
1ar kadınların hastahanede doğurması yüzünden çok zayıflamıştır.
Demek ki eskiden bir boşluğu dolduran ve bu cemiyette bir fonksiyonu
olan bu itikatlara artık eskisi kadar lüzum kalmamıştır. Şu halde batıl itikatları ortadan kaldırmak için onları menetmek değil, cemiyetin
ihtiyaçlarına cevap verecek müesseseleri kurmak lâzımdır, diyebiliriz.
Cemiyet hayatı ve zihniyet: Köyün şehirle teması son senelerde"
artmış olduğundan köylünün dünya ve memleket meseleleriyle ilgisi de
o nisbette artmıştır. Siyasî hadiselerle meşgul olur, onları tefsir ederler.
Fakat kadınların dünya hakkında bilgisi çok dardır, onlar erkekler
gibi askere gitmez,, babalarının veva kocalarının köyünden çıkmazlar.
Umumiyetle başka memleketler ve milletler hakkındaki bilgileri pek
azdır. Köy halkı şehirleri, bilhassa İstanbulu çok zengin ve müreffeh
sanırlar.
Ahlâk telekkilerimiz arasında esaslı farklar yoktur. Yalnız birden
fazla evlenmek gibi bazı adetler ayıp sayılmaz. Kadınlarda cinsî ahlâk
son derecede mühimdir. Buna karşılık evli erkekler dahi serbest sayılır.
Din hayatına gelince, ibadetlere fazla önem verilmez, yalnız
ramazanlarda gayet kesif bir din hayatı yaşanır. Dinî manada kirli
olmamaya son. derecede dikkat edilir. Kaza ve kadere mutlak surette
iman edilir-. Ölümün ve başa gelen felâketlerin, zelzelelerin Allahtan
başka hiç bir sebebi yoktur.
Yaşayış tarzına gelince, E., köyü halkı birçok Anadolu köylerinde gördüğümüz, gibi neşeli ve zekidirler. Ağır çalışma hayatının yükünü hafifletmek için fırsat buldukça eğlenceler tertip eder, ferfene denilen müşterek yemek yaparlar. Masallar ve bilmeceler söylerler. Düğünlerde basit fakat cemiyeti pek güzel aksettiren dikkate değer ve pek eğlenceli temsiller verirler, oyunlar oynarlar. Kendilerini anlaması ve sempati göstermesi şartile misafiri severler.
49 Masal ve bir çok bilmece ve türkü tesbit ettim. Bu masal ve bilmeceleri çok dikkate değer buldum, Çünkü bunlar köyün yaşayış tarzını ahlâk telâkkilerini, köye giren yenilikleri tamamiyle aksettiriyorlar.
Bu masalların içinde gelenek yoluyla devam eden bir takım motifler vardır. Bütün insanlığı ilgilendiren ve alâkalandıran bir takım ihtiraslar ifade edilmiştir. Ahlâk telekkilerini, cemiyetin vicdanını aksettiren, kaza ve kaderin kudretini belirten bir . çok motifler vardır.
Köyün günlük hayatında masala karışmış bir çok cihetler vardır.
Bu suretle cemiyet masalı kendisine mal etmiş, masalda kendi hayatını yaşamış oluyor. Padişah bir köy ağası gibi tasavvur edilir, karısı teknede hamur yuğurur, yatak serer vesaire. Ve nihayet memleketimizde yer alan inkilâp masallara, da aksetmiştir denilebilir. Tren, tayyare gibi nakil vasıtaları cadıların uçan küpü yanında yer almıştır, han yerine (ütel) den bahsedilir,
Bilmeceler de ayni surette hep köylü tarafından bilinen şeylere, yağmur şimşek gibi tabiat olaylarına veya köyde kullanılan başlıca eşyaya dairdir, Daha sonraki tecrübelerim masal ve bilmecelerin memleketin muhtelif yerlerinde muhite göre nasıl farkettiğini gösterdi.
Bu tetkik evvelce de söylediğim gibi bir köyün bütün cepheleriyle tetkikidir. Geniş bir sahada değil, dar bir sahada derinliğine yapılmış bir incelemedir. Uzun bir müddet zarfında ve muhtelif mevsimlerde bu köyün hayatını takibettim. Bir noktayı iyice bilmek, hâlâ fırsat buldukça devam etmekte olduğum daha geniş sahaların tetkikinde benim için çok faydalı oldu. Karşıma çıkan ve eskiden farkına varmamış olduğum bazı olayları tefsir ve izah edebildim, Çünkü soraki tecrübelerim bu köyün diğer köyler, hatta memleketin diğer sahalarıyla sıkı bir ilgisi bulunduğunu gösterdi.
Bu tetkikle pek önemli bazı neticelere vardığımı iddia edecek değilim.
Bunun kısa bir zamanda tahakkuk edebilecek kolay bir iş olmadığını, daha uzun seneler çalışmaya ihtiyaç gösterdiğini biliyorum. Ancak bu araştırmanın bu sahada atılmış sağlam bir adım olduğunu söyleyebilirim.
Burada cemiyetin muhtelif cephelerinin, adeta canlı bir uzviyet gibi, nasıl birbirinden koparılarak incelenemiyeceğini, muhtelif içtimai müesseselerin birbirlerine bağlı olarak ve birbirlerine tesirler yaparak nasıl işlediğini gördüm.
Köy hakkında evvelce edinmiş olduğum bir çok yanlış bilgilerden sıyrıldım. İnkılâbın köye ne dereceye kadar tesir ettiğini, ekonomik hayattaki bazı değişikliklerin kültürel hayata da tesir edebileceğini gördüm. Kader ve kısmet telekkisi gibi yeni fikirlerin kabulüne engel olacak bazı telekkileri farkettim. Fakat buna karşılık yeni makinalara ve teknik kolaylıklara karşı köylünün mukavemet etmiyeceğini, seve seve kullanabileceğini öğrendim.
Köyde bir ahlâk, terbiye ve aile buhranı olmadığı, cemiyetin pek düzenli olarak işlediği de görülüyor. E. köyü şehre yakın bir köy olduğundan son seneler zarfında burada bazı değişiklikler yer almıştır.
Fakat bu değişiklikler cemiyeti sarsacak, bir çözülmeye sebep olacak tarzda değildir. Köylerimizde daha derin teknik ve ekonomik inkılâplar yer aldığı zaman da bunun cemiyetin diğer cephelerine yapacağı tesirleri incelemek ve gözlemek çok alâka verici bir konudur. Bir cemiyeti idare eden kanunlar ve sosyal olayların sebepleri bilinmedikçe cemiyeti değiştirmek kabil olmadığından köylerimize bir tesir yapmak ve onları daha iyiye doğru götürmek için bu cemiyetleri iyice bilmek lüzumuna inanıyorum.
Bu nasil bir yazi anlam veremedim bilgiler yanlis neye istinaden hangi mantikla yapilmistir.
YanıtlaSil