1 Temmuz 2013 Pazartesi

Kuru Kafa ve KEPİR GÖLÜ' nden Hari'kalar Diyarı 'na

  1. Kepir Gölü





















    KEPİR GÖLÜ

    Bu günlerde “ Harikalar Diyarı ” denen yer
    Eskilerde “Kepir Gölü “olarak anılırmış.
    20010 yılı yaz aylarında Eryaman Camii bahçesinde geniş bir alana gölge oluşturan asmanın altında oturuyoruz.
    Bu kavurucu sıcakta, asmanın gölgesi de hoş..
    Gölge altında ezan saatini bekleyen cemaat güzel bir sohbete dalıyor.
    Kimi  bölgedeki kimi yerlerin geçmişleri.
    Eryaman köyünün eski ailelerinden ve cami avlusunda bulunan şadırvanı yaptıran hanım efendinin oğlu Hayri Urhal anlatıyor:

    Şimdi "Harikalar diyarı " denen yer kepir bir yerdi.
    Kışın yağan karla göl olur. Yaz aylarında çekilen sular dan sonra toprağı park park yarılan çok az suyu kalan bir yer haline gelirdi.
    O nedenle buraya "Kepir Gölü"  denirdi..
    Kimse bir şey ekemedi.
    Çünkü verimsiz bir arazi idi.
    Zamanında tam ortada köy varmış.
    Eskiler derki köy sular altında kalmış. Halk burayı terk etmiş.
    Yükselen sular içinde kalan köyden tek eser olarak köyün minaresi görülürmüş.
    Bir gün Aşık Kerem’in yolu bu bölgeye düşer.
    Ve Aşık Kerem , Kepir Gölü’nde yüzen eski köy mezarlığından kalma kuru kafalara şahit olur.
    Bu durum, Aşık Kerem’e ilham kaynağı olur.
    Kerem alır sazı eline, kendisini dinleyenlere Kepir Gölü’nde yüzen kafalar için şunları der:
    “KAFA
    Kafa; sende bu dünyada var mı idin
    Haram, helali yer mi idin
    Bir hükümdar mı idin
    Yoksa Kumarbaz ve günahkar mı idin “

    Biz bu anlatılanlara kulak verdik..
    Sonra yazalım diye düşündük.
    30 Eylül 2010, Perşembe günü öyle namazı sonrası cami çıkışında Hayri Urhal amcaya tekrar sorduk..

    “ Köy odalarında anlatılırdı.
     Aşık Kerem’in şiri bayağı uzundu.
     Kitabı da vardı, kaybettik.
    Kepir Gölü ve gölde yüzen kafalarla ilgili bu şiir o kitap da yazıyordu.
    Aransa belki yine kitap bulunur.
     Şiirden aklımda kalanlar bunlar” diyor..
    NECATİ ÇAVDAR
    ..................................
  2. Kuru Kafa ve KEPİR GÖLÜ


    Bir Hak dostu,
    Hak evinde iken bi şeyler işitir.
    Kulak kabarttığında sohbet ehli neler söylediler, neler…
    Ummadığı anda ummadığı bilgiye ulaşınca…
    Önce çok çok şaşırır
    Gör Mevla’nın işini
    Kimlere nereleri mekân eyler
    Hali unutur, kimi
    Kimi de asırlar öncesini söyler
    Saklar alemden de ehline sırları ayan eyler..
    Ve hadiseyi nakledip, açıkça beyan eyler..
    Divane; sorar, araştırır, toparlar..
    Kerem’i rahmetle anıp,
    Unutulmasın, kayda girsin diye
    Vaziyeti şöyle kelam eyler:

    Bu gün Engürü denen yerde Harikalar Diyarı diye namlanan bir seyrangah vardır.

    Angara – Ayaş yolu üzerinde Emiryaman mıntıkası ile Zir vadisi arasında bulunan bu yer eskiden KEPİR GÖLÜ diye bilinirmiş.
    Zira…
    Baharın karların erimesiyle, Belören Dağı ve Suzuz tepelerinden çağlayıp gelen çukur alana dolarak bu gün “Angara çayı” yakın zamandakilerin “Engürü Çayı” dedikleri aslında Gümüş Dere’ye kavuşamayan sular; göl oluşturuyormuş. Kar ve yağmur sularının çevreden getirdiği çamurlar da bataklık haline gelip yaz kurağında suları buhar olup uçarken dibe çöken mil toprak çatır çatır çatlıyormuş.
    O yüzden buraya ahali, KEPİR GÖLÜ der olmuşlar..

    İsfahan beyinin oğlu, bir keşişin kızına aşık olur.
    Aşkından yanan gence KEREM..
    Kız da ASLI derler..
    Kızın babası Keşiş, kızını Müslüman bey oğlu Kerem’e vermeye niyetli değildir.
    Kızını Kerem’den sürekli kaçırır..
    Uzun hikayedir.
    İran… Azerbaycan… Anadolu içlerinde süren kovalamaca Halep’de son bulur..
    Aşklarından yansalar da yine de yer yüzü mekânında Kerem ile Aslı kavuşamazlar.
    Fakat… Hikâyeleri dilden dile ilden ile ulaşır gider.


    Bu kovalamaca da derler ki Keşiş; Aslı’yı Engürü’ye götürdü.
    O sırada Erzurum üzerinden Erzincan’a revan olan Kerem, Engürü yolunu tutar.
    Ancak
    Engürü’ye vardıklarında orada da bulamazlar.
    Kerem’in dertli dertli çalıp, ah edeip inlemesine yürekleri dayanamayanlar “onlar çoktan Ayaş belini aşıp Ayaş’a ulaştı..” diye haber verirler..

    Kerem, Ayaş’a Aslı’sına varmak üzere Engürü’den “Destur”, alır.
    Engürü’den kalkan KEREM, bir konak sonrası Emiryaman menziline ulaşır.
    Zir Vadisi ve Mürted ovasına varmadan KEPİR GÖLÜ, önüne çıkar.
    Yol ve can arkadaşı Sofi (sufi) ile orada dinlemek için konaklarlar.
    O sıra da henüz bahar olmalı ki göl sularla lebalep doludur.
    Tatlı bir rüzgâr esintisiyle dalgalanan sular, bir kuru kafayı sal gibi bir oraya bir buraya taşırlar.
    Bu hadise, KEREM’i teacübe salar.
    Ve Aslı derdinden çoktan HAK aşıklığını hak eden Kerem, sazı ele alır.
    Yol boyu nice zorluk ve acayip olaylara şahit olan Sofi, şaşkın vaziyette hali izlerken bakalım KERM, kuru kafa ile neler konuşur?...

    Aldı Kerem:

    Bir sualim vardır haber ver bana
    Sen de bu dünyada var mıydın kafa
    Hayvan mıydın insan mıydın ne idin
    Türlü meyvalardan yer miydin kafa

    Ayrılmış çenesi dökülmüş dişi
    yolunmuş kirpiği süzülmüş kaşı
    Her daim böyledir Feleğin işi
    Beş vakit namazı kıldın mı kafa

    Bakmaz mısın alnındaki yazıya
    Toprak dolmuş kulağına gözüne
    Hiç uydun mu kör şeytanın işine
    Helal diye haram yedin mi kafa

    Aldı Kafa
    Dinle imdi gelen geçen halimi
    Bir zaman dünyada ben de var idim
    Bir şah idim ben de kendi başıma
    Bunca gariplere yadigâr idim

    Aldı Kerem
    Kafa şu dünyada sen de mert miydin
    Dünya malı için bir aç kurt muydun
    On beş yaşlarında bir yiğit miydin
    Yoksa ak sakallı pir miydin kafa

    Aldı Kafa
    Bilmez idim ben malımın hesabın
    Düşünmezdim hiç ahiret hesabın
    Akibet nuş ettim ecel şarabın
    Öldüğümde gayet ihtiyar idim

    Aldı Kerem
    Kafa şu dünyada iyi has mıydın
    Dünya malı için kara pas mıydın
    Yedirmez içirmez bir nekes miydin
    Sofrası meydanda er miydin kafa

    Aldı Kafa
    Daim güvenirdim ben de şanıma
    Ecel ahir kasdeyledi canıma
    Bunca konuk el sunardı soframa
    İşte ben böyle bir namidar idim

    Aldı Kerem
    Dertli Kerem ahu zarın arttırsın
    Cümle müşkül işlerini bitirsin
    Ne zamandan beri burda yatarsın
    Bu dünyada ölmem der miydin kafa

    Aldı Kafa
    Ben kurukafayım burda oturdum
    Senin müşkül işlerini bitirdim
    Yüz on yıldır ben burada yatırdım
    Ben de sencileyin aşikar idim